Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
BU YAZ GARDAŞ ERZURUM’A GİDELİM!

Dünyanın dört bir yanında karıncalar, arılar, ipekböcekleri gibi helal kazanç peşinde koşan dadaşların gönül çehreleri hep şehirlerine dönüktür.

Bilirler ki onlar; şehir sevgisi vatan sevgisinin besmelesidir. Vatan sevgisi atomsa, şehir sevgisi onun çekirdeği…
Bilirler ki onlar; memleketlerinden el etek çeken bedbahtlar, kökleri topraktan sökülüp çıkarılan ağaçlar gibidir. Çürümeleri an meselesidir.
Yine bilirler ki onlar; dalından vakitsiz kopan yaprağın akıbeti, rüzgârların önünde savrulup gitmektir, meçhule. Kayboluşa…

Ekmek parası için gurbeti mesken tutmak başka, sılayı hepten yürekten, gönülden silip atmak başka…

Bulup parayı pulu unutmak sılayı, rüzgârın önünde savrulmasıdır yaprağın… Kökün topraktan sökülüp çürümesidir.
Olmaması gereken budur işte.
***
Olması gereken nedir peki?
Ölçüsünü yüce Mevla tayin etmiş.
Üstüne söz söylemek gerekmez.
Sıla-i rahim…
***
Nerede ekmek parasını kazanırsa kazansın.
Nerede ikamet ederse etsin.
Nerenin havasıyla ciğerlerini doldurursa doldursun.
Her Erzurum evladının…
Her dadaşın yüreği Erzurum’da atacak.
Her Erzurum evladının; her dadaşın şehriyle bağı kalın halatlar, kopmaz zincirler şeklinde olacak…
Şehre duygusal alakası, fikri bağı, akli irtibatı, fiziki ilgisi hiç eksilmeyecek…
Yöresini, töresini, ebesini unutmayacak!
***
Hep söylüyoruz.
Erzurum dışında birkaç Erzurum var.
Erzurum bir bütündür, asla parçalanamaz.
Erzurum’un kışını, soğuğunu, çilesini çeken dadaş ile...
Gurbet elleri mesken tutuğu halde, kalbi Erzurum, Erzurum diye atan dadaşın “Erzurumluluk noktasında” ne farkı var.
Şehri ayağa kaldıracak enerjinin, her iki kesimin kaynaşmasıyla ortaya çıkacağından kimin şüphesi olabilir?
***
Diyelim ki iş adamıyız.
Erzurum’da sermayemizi palazlandırdık.
Yerel manada yeterince büyüdük.
İş hacmimize, mali büyüklüğümüze yerel imkânlar kâfi gelmemeye başladı.
Burada ekonominin kuralları işleyecek. İktisadın dili konuşacak.
Göç göç olacak, göçler yola dizilecek. Sermaye göçü denen süreç yaşanacak.
Alıp paramızı pulumuzu büyük merkezlere, mega şehirlere yöneleceğiz.
İşimizi büyüteceğiz.
Projelerimizi küreselleştireceğiz.
Şirketsek, holdingleşeceğiz.
Daha derin sulara dümen çevireceğiz.
Büyümek, kurumsallaşmak, ulusallaşmak, küreselleşmek her Erzurumlu girişimcinin… Her dadaş işadamının birinci vazifesidir.
Böyle yapanı kınamak kimin haddine?
Aksine imkânı varken değerlendirmeyen eleştiriyi hak eder, asıl!
***
Ama şöyle bir sıkıntımız var bizim.
Hemşehri sermaye vakti saati gelip büyük merkezlere akıp gidiyor ya…
Gidiş o gidiş…
Kayan yıldız gibi mübarek… Geriye dönüşü yok, şehrin üzerine sadece arda kalan işe yaramaz, düştüğü yerde kocaman çukurlar açan gök taşları yağıyor, o kadar…
Hâlbuki göçen sermayenin sıla-ı rahimi, sürekli memleket ziyaretidir!
Gelip buralara yatırım yapmasıdır. Tesis kurmasıdır… Aman gidip tahsisli arsa kapayım, teşvik ile abad olayım anlayışı ile değil elbette… Harbiden, hasbiden yatırım…
Bakın elin adamı nasıl sıla-i rahim yapıyor memleketine…
Gidip şehrinin üniversitesine yüz milyon dolarlık nanoteknoloji laboratuvarı kuruyor. Bir başkası iki yüz milyon dolarlık teknoloji araştırma merkezi konduruyor.
Biz yazıp çiziyoruz, mektuplar gönderiyoruz, çıt yok!
Sadece kulağımıza şöyle fısıldıyorlar: “Holdingimizin bilmem şu kadar Ramazan paketlerini görmezden gelme!”
***
İşadamının, girişimcinin, az sayıdaki sanayicimizin şehirlerine karşı vazifeleri var da;
Bilim adamının, bürokratın, sade şehir evladının yok mu?
Olmaz olur mu?
Onlar da alanlarıyla ilgili her türlü imkânı seferber etmekle yükümlüler, şehirlerine…
***
Geçen gün Eğinli bir yazardan, bu yazıma da ilham veren bir e-posta aldım. İzninizle bir küçük alıntı yapayım:
“Bu yaz lütfen başka illere yönelik tatil programlarınızı iptal edin, yaz tatilinizi gelin memleketinizde geçirelim. Kur'an'ın emri olan "Sıla-rahim" görevimizi yerine getirelim! Eş-dost ve akrabalarımızı ziyaret edip büyüklerimizin ellerini öpelim... Dualarını alalım... Bakımsız kalan ev ve bahçelerimizi de onaralım, Ağaçlandıralım.”
Şu dörtlük de o yazıdan:

ELÂ GÖZLÜM GÜL YÜZÜNE HARİS BEN
BİR FETVA ŞEYH'DEN AL, BİR DE ÂRİF'DEN,
YEDİ KERE BEYTULLAH, BİR KERE SİLÂ
SİLÂ EVVEL İMİŞ BEYT-İ ŞERİF'DEN
***
Yaa, sıla evvel imiş beyt-i şeriften!
Benzer çağrıyı ben de gurbetteki hemşehrilerime yapıyorum.
Bu yaz sıla-i rahimi ihmal etmeyelim, bu vazifeyi akraba ve yakınlarımızla sınırlı tutmayalım. Memleket ziyaretine öncelik verelim. Erzurum’u mesken tutalım. Türkiye genelindeki vakıf ve derneklerimizi de bu çağrı doğrultusunda gayrete davet ediyorum.
Maksada yönelik organizasyonlar yapsınlar, öncü rol üstlensinler.
***
Haydi bir dörtlük de biz karalayalım; hazır ilham gelmişken:

Bodurumu Marmaris’i nidelim
Bu yaz gardaş Erzurum'a gidelim
Uğrayalım yüce Palandöken'e
Uyup emre sıla-i rahm edelim!