Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
Velhasılı kelam, meclise devam

28 Şubat 2007 tarihinde toplanan DTP kurultayında konuşan Genel Başkan Ahmet Türk, partinin birinci hedefinin bir şekilde parlamentoya girmek olduğunu söylemişti.

Ve de “Bir şekilde” girdiler… Sözünü ettikleri şekil “Şekil değildi” aslında… Açıkça yasayı esnetme, mevzuatı yamultma durumuydu. Geçen hafta yazdım. Bu meselede maalesef devletin “Feraseti bağlanmıştı.” Biz, “Zahir devletin bir bildiği var” dedik! Meğer yokmuş…

Genel seçim öncesini hatırlayınız… Önce seçtirmek istedikleri adayları belirlediler. Bunu yaparken bölge halkının eğilimlerini hiçe saydılar, İmralı’ya sadakati esas aldılar. Seçim bölgeleri, ilçeler ve köyler, hatta bazı illerde mahalleler, örgütün yol verdiği bağımsız (!) adaylar arasında taksim edildi. Böylece, bir ilde ve ilçelerde tüm seçmenlerin aynı bağımsız adaya oy vermelerinin önüne geçildi. Dolayısıyla o ilden, beklenenin altında adayın meclise sokulamaması riski ortadan kaldırıldı.

Uyguladıkları hile, hurda, tehdide rağmen dört Kürt’ten ancak birinin oyunu alabildiler. Bu açık tabloya rağmen, aslında Kürtleri temsil ehliyetine sahip olmayan bu Öcalan taburunu, bölge halkının tek ve meşru siyasi temsilcisi saydık. Ona göre muamele ettik. Her tedbirde, düzenlemede gözlerinin içine baktık. Hala aynı kafada olan kara vicdanlı aydınlar, akademisyenler, yazarlar baksanıza nasıl da dizlerini dövüyor, “ Eyvah, parti kapatıldı bölge siyasi temsilden mahrum kaldı” diye ağlaşıyor!

İşin bu safhaya geleceği ayan beyan belliydi. İşte bakın, üç yıl önce “Hedefimiz bir şekilde parlamentoya girmektir” şeklinde konuşan Ahmet TÜRK, bugün seksen milyonun gözünün içine baka baka ne diyor: ''Sayın Öcalan da parlamento zemininin terk edilmesinin doğru olmadığını ve mücadelenin devam etmesini istediğini bize ilettiler.''

Parti kapatıldıktan hemen sonra “Taban mecliste kalmamızı istiyor” yollu açıklamalar yapıyorlardı. İmralı’dan avukat garantili muhkem talimat gelince, taban ve tavan kimdir, ayan beyan ortaya çıkıverdi. Demek bunların tabanı PKK, tavanı Öcalan’mış!

Baş tak diye emretti, kuyruk şak diye uyguladı. Velhasılıkelâm Öcalan’a selam / Mecliste mesaiye devam! Hadi buyurun buradan yakın!

***

Biz, işin hale geleceğini sezmiş ve seçimlerden hemen sonra Palandöken’deki köşemizde şöyle yazmıştık:

“ Cumhurbaşkanlığı seçiminde pek şecaatli davranan yüksek yargı, ne hikmetse bu adamlara yeşil ışık yaktı. Parlamenter kisvesi altında her türlü melaneti alenen işleyen bu uzaktan kumandalı siyaset mayınlarına öylesine bir zırh giydirdik ki, artık petriot füzesi bile işlemez bunlara…(Bakın işlemiyor… Anayasa mahkemesinin kapatma kararının ertesinde, en mutedil dediğiniz Ahmet TÜRK, neler yumurtluyor!)

Sıradan teröristleri, söyledikleri haber olan bir konuma biz getirdik. Elbiseleri hala barut kokan bu adamların kanlı keleşleri, şu anda kendilerine adım başı uzatılan kamera ve mikrofonlar kadar tehlikeli değildi.

İşte bu adamlar, dağdaki müfrezelerinin yollara döşedikleri mayınlardan daha tehlikeli birer “Siyaset mayını” olarak siyasi Kâbe’miz içinde ellerini kollarını sallayarak dolaşıp duruyorlar.

Kocası dağdayken karısı mecliste mebusluk yapılabilen bir ülkenin milli namusu zedelenmiştir, parlamentosunun onuru sıfırın altına düşmüştür.
(…)

Gelelim meselenin bam teline... İşte bu durumda bile. Duygu ve akıl ince ayarını bir kuyumcu titizliği içinde yapmak zorundayız. Vakar... Teenni ve uyanıklık... Süratli düşünme, yerinde tedbir, mücadele düsturumuz olmalı... Zararla oturacağımız kesinse, öfkeli kalkışlar yapmamız lazım...
Dosta düşmana büyük millet nasıl olunurmuş, göstermenin günüdür. Kürt halkı genel seçimde, bu eşkıyanın partisine oy vermeyerek dosta düşmana önemli bir ders verdi.

Türk halkı bu gerçeğin bilincinde olarak, uzaktan kumandalı siyaset mayını DTP ve Kürt halkını asla aynı kefeye koymayacak. Devlette öyle… DTP güruhunun tepesinden demir yumruğu eksik etmeyeceğiz. Masum Kürt vatandaşlarımızı da bir kardeşlik ve sevgi halesi içine alacağız. Onlarla ilişkilerimizde her zamankinden daha özenli ve şefkatli olacağız. Bunu belli kaygılarla, hesaplarla değil, içtenlikle, inanarak yapacağız.

DTP bölgede bitmiştir. 2002 den 2007 ye bu kadar siyasi kan kaybeden bir partiyi, kardeşi PKK dağda kan dökerek tekrar canlandıramayacaktır. Bu uyduruk ve suni parti giderek daha da zayıflayacaktır. Ama ne çare ki, düz ovada zayıfladıkça bu düşük parti, biz onu TBMM'ye hiç yoktan taşımış olduk.

DTP denen eşkıya güruhunun meclise taşınmasının KÜRTLERİN TEMSİLİ ile ilgisi yoktur. Eşkıyayı sisteme dâhil edelim gibi yanlış bir saplantıyla devlet hareket etmişse beyhude bir işgüzarlık yapmış demektir.

Güneydoğuda yaşayan milyonlarca vatandaşımızın büyük ekseriyeti terörist artıklarına yüz vermedi. Silahı ve gözyaşını değil, barışı ve kardeşliği tercih etti.

Biz de barışı ve kardeşliği tercih edeceğiz. Kürt kardeşlerimizle ilişkilerimizde şefkat ve anlayışı ön planda tutacağız. Tüm Kürt kardeşlerimizi bu işlerden mesul tutma yanlışına düşerek, PKK’nın değirmenine su taşımayacağız.

DTP, Kürt ve Türk kardeşliğinin önündeki en büyük engeldir. Yüzde üç buçukluk oyuyla, milyonlarca Kürt adına konuşma küstahlığı içindeki bu uzaktan kumandalı siyaset oyuncağının en büyük amacı, Türk-Kürt kardeşliğini ortadan kaldırmaktır.

***

Dün böyle demişiz. Bugün sözümüzün üstüne söz gerekmiyor, anca şöyle bir ilaveyi çok gerekli görüyorum. Vatanın birlik ve bütünlüğü noktasında çok hassas olan hemşerilerime bir iki sözüm olacak.

Erzurum, Türk Kürt kardeşliğinin destanlaştığı ilimizdir. Kıyamete kadar da böyle olacaktır, olmalıdır… Tarihin, kültürün, inancın, Kuran’ın yüzyıllardır halatlaştırdığı bağları, PKK’NIN çürük söylemleri, vahşi eylemleri mi koparacak, Allah aşkına…

Bu, elbette mümkün değil… Mümkün olmamasına mümkün değil, ama mevcut hassas süreçte belki ilave bir özene da ihtiyaç var. Erzurum’un, Türk dadaşı ile Kürt dadaşı; asırların çehrelerine nakşettiği şefkat çizgilerini, bugünlerde biraz daha belirginleştirsinler…

Saflarını daha da sıklaştırsınlar… Daha bir muhabbetle kucaklaşsınlar… Caddede, pazarda, camide… Birbirlerine ancak gönül gözünün görebileceği güller takdim etsinler… Bakışlarıyla düşmanlık tuzaklarını tarumar etsinler, sevgi dolu yürekleriyle aralarına döşenmeye çalışılan suni buz dağlarını eritsinler, kelamlarıyla husumetleri parçalasınlar…

Gönül, ruh, iman, bayrak kardeşliği nasıl olurmuş, Erzurum’dan tüm cihana göstermeye devam etsinler…