YENİ DADAŞLIK RUHUNU İHYA VE KENT GELECEĞİNİ İNŞA DAVASI
Ruhunu zamanın tahripkâr ellerine teslim etmiş kentleri gördükçe içim acıyor. Böyle şehirler, yaşıyor görünseler bile gerçekte çoktaaan “ruh teslim etmiş” beldelerdir.
Kentlerin zevali, kadim kültürleriyle çağdaş değerleri sentez edemedikleri noktada başlar… Tarihi süreç içinde Erzurum’da “değişime direnmeyen” makul ve pozitif bir muhafazakârlık anlayışının hâkim olduğu kanaatindeyim.
Şehir, bu özelliği sayesinde hem kültürel değerlerini koruyabilmiş, hem de “kökü mazide olan ati” duruşunu sergileyebilmiştir.
Peki, şu anda vaziyet nicedir?
Özellikle son dönemlerde yaşanan “kültürel temel aşınması” şehir kimliğini tehdit eder hale gelmiş midir? Sanırım bu, üzerinde ciddiyetle düşünmemiz gereken bir konudur.
Kalkınma yolunda dikkate değer atılımlar sergileyen şehrin, kültürel kalkınma konusunda aynı başarıyı gösterdiğini söyleyemiyoruz.
Kalkınma ve refah hedeflerinden bahsederken, işin kültürel boyutunu hep ihmal ediyoruz, sanki hiç böyle bir meselemiz yokmuş gibi davranıyoruz.
Hem resmi otoritelerin, hem de sivil toplum kuruluşlarının edebi, kültürel, fikrî alanlarda ciddi bir çabasını, planını, projesini söyleyebilir misiniz bana? Bunları bırakınız demeç ve açıklamalarda bile “kültürel atılımdan” bir küçük kırıntı bile bulamazsınız.
Şehir aydını şunu unutmamalı. Erzurum sadece coğrafi bakımdan faal bir fay hattı üzerinde bulunmuyor. Çok hareketli ve yıkıcı bir kültürel fay hattı üzerinde oturuyor.
Bir yandan demografik alanda olumsuz gelişmeler yaşıyoruz. Diğer yandan edebi ve fikri sahada ciddi bir kuraklık afeti hüküm sürüyor.
Çevresel kültürsüzlük, “merkezi kültürü” kuşatıyor. Ve biz bu kültürel temel aşınmasını giderecek tedbirlere yönelmiyoruz.
Ne zemini sağlamlaştırıcı, ne de kültürel kolonları muhkem hale getirici çabalar içindeyiz.
Yüce ruhlu hemşeriler göçer, yerleri doldurulamazsa, o şehrin baykuş barınağı haline gelmesinden daha doğal ne olabilir?
Şüphesiz bugüne kadar tüm olumsuzluklara rağmen Erzurum kimliği belli ölçüde ayakta kalmayı başarabildi. Peki, “Erzurum kimliğini kuran ve ayakta tutan şey nedir?” Bunu “ harbi ve hasbi dini ve milli duyarlılık” olarak özetleyenler, doğruyu ifade etmiş oluyorlar.
Kimliğimizi dış tesirlerin ağır tahribinden kurtaran en tesirli kalkan, insan hazinemizdir. “Dadaşlık” diye tanımladığımız o yüce ruh halidir, hayat felsefesidir, yaşam biçimidir.
Kadim şehirlerin “Ruh”u vardır. Bu ruh, “hemşeriyi” şekillendirir. Sonra “hemşeri” şehrin ruhunu yoğurup yeni ve daha zengin şekle sokar. Nesiller boyu bu karşılıklı, bereketli alışveriş sürüp gider.
Kuşaktan kuşağa taşındıkça yenilenen, zenginleşen “şehir kimliği” oluşur böylece.
Söylemeye çalıştım ya… Tevarüs ettiğimiz şehir kültürünün geliştirilip geleceğe taşımak gibi bir görevi var şehir elit’inin…
Bunun için de öncelikle kültürel ve entelektüel üretim kabiliyetinin geliştirilmesine ihtiyaç var.
Ayakları, Yakutiye ve Çifteminareli Medreselerin sembolize ettiği mazide… Beyinlerini, Atatürk Üniversitesi ve Erzurum Teknik Üniversitesi’nin temsil ettiği çağdaş bilimin şekillendirdiği… Ruh kökleri milli ve ahlaki değerlerden gıda alan Erzurum gençliği kuşkusuz bu şehri daha ileri noktalara taşıyacaktır…
Şehrin kültürel, edebi, fikri atılımı için ciddi mesaiye ihtiyaç olduğunu söyleyelim ve ilgilileri “ilgiye” davet edelim.
|