Vahdet Nafiz Aksu

ANA SAYFABUGÜNKÜ ERZURUMYEREL YAZILAR MAKALE / FIKRA / ÖYKÜ ERZURUM YAZILARI KİTABITÜM ŞİİRLERİM PDF

serbest  şiirlerimheceyle şiirlerim heceyle rübailer sesli şiirlerim resimli şiirlerimşiir sunuları

 

Vahdet Nafiz Aksu

E-KANAL CANLI YAYIN

TRT'DEKİ SÖYLEŞİLERİM

USTALARDAN SESLİ ŞİİRLER

ŞİİR VİDEOLARI -VNA

HER ŞEYİN BAŞLADIĞI ŞEHİR

ÖNERİLER/ETKİNLİKLER

STRATEJİK HEDEFLER

BELGELERLE ERMENİ ZULMÜ

NET KÜTÜPHANE

100 TEMEL ESER

TARİH/ KÜLTÜR SOHBETLERİ

OSMANLI TARİHİ

SARI GELİN KİMİN TÜRKÜSÜ

ERZURUM  FIKRALARI

ÖZGEÇMİŞİM

FOTOBEN

KİTAPLARIM



SÖZÜN SERHADDİ DUA




stratejik araştırma kurumları

araştırmacılar için kaynaklar

Türk dünyası araştırmaları

filozofların fikir dünyası

mevlana ney ve sema

Türk edebiyatı kolleksiyonu

edebiyat söyleşileri

düşünce dergi ve siteleri

e-kitap bankası

altı çizili satırlar

kuran ufku

öğrenciler için kaynaklar

ekovart tv-sanat haberleri

Türk islâm sanatları

kültür ve turizm bakanlığı

kent kent yeryüzü

yapı kredi kültür-sanat

gazetelerin birinci sayfaları

yerel medya

gazetelerin internet sayfaları

bebek ve anne com

gerekli tüm linkler



 
SIK DİNLEDİKLERİM

 




kelâm-ı kibar


 

 

  İletişim Formu


 

bu sayaçtan önceki ziyaretçi:
165900

 

 

Google Site

 

 

 
 
SEN Kİ FRANSA’SIN!

SEN Kİ FRANSA’SIN!

Les gens heureux n’ont pas d’historie. Bu, “tarihi mutlu insanlar yapmaz” anlamında eski bir Fransız özdeyişidir. Doğrudur.

Ama ‘Tarihi alçaklar, sömürgeciler, kancıklar ve yalancılar da yapmaz; onlar tarihi sadece tahrif ederler.’ Bu da bir VNA özdeyişidir! Daha doğrudur!

***
Fransız İhtilalı’nın üç temel ilkesini şöyle öğretmişlerdi bize:

Liberte (Özgürlük), Egalite (Eşitlik), Fraternite (Kardeşlik)…

Dünyayı derinden etkilemiş bu ilkeler; aklı boyundan kısa, ruhu çehresinden çirkin Sarkozy sayesinde şu hali aldı:

Ödleklik, Eblehlik, Kalleşlik…

***

Kanunî Sultan Süleyman Han; şöyle başlamıştı bunların ulu dedelerine yazdığı meşhur mektubuna;

Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Azerbaycan’ın ve Şam’ın ve Halep’in…

Mektubu tekrar okuyunca derin iç çekmelerle tefekkür ettim.

Bu ihtişam da bize ait…

Son elli senedir ‘düştüğümüz acz’…de bizim gerçeğimiz…

Fransız, İngiliz, İtalyan… Zulmün, haksızlığın, adaletsizliğin ete kemiğe bürünmüş ‘haçlı zihniyetine’ inen Osmanlı şamarı…

Giderek kredi, yardım, AB hibesi için açılan dilenci eline dönüştü…

Sıkılan yumruk, açılan avuca dönüşürse işte böyle olur…

Ülkeler ardı ardına Türkiye aleyhinde kararlar alır…

Biz ne yaparız? Hemen Celallenir, Elçimizi çekeriz geri.

Aradan birkaç gün geçer, monşerleme faslı başlar…

‘Aman efendim, ilişkileri bozmayalım, on milyar dolarlık ticaret hacmimiz var, öfkemizi kontrol edelim…’

Yürekli sedalar bu pısırık dilenci anlayışına kurban olur ve derhal ‘geri çimeriz’ tüm yaptırım kararlarından…

Elçimiz geri gider, boykot Aslanlığı, kısa sürede görkemli bir yabancı hipermarket önünde kedileşmeye dönüşür…

Uzun zamandır büyük millet olma reflekslerini kaybettik…

Asıl kayıp da budur, ayıp da budur…

Dönemsel dünya siyasetinin şiddetli fırtınaları gün gelir sükûnete erer…

Ama milli haysiyet yozlaşırsa, onun tamiri son derece zordur.

Sarkozy’leme, narkozileme ile rencide ediler milli gururumuz eğer şimdi ayağa kalkmazsa, bir daha kalkacak mecali bulamayacaktır!

Türkiye Cumhuriyeti Avrupa ve tüm Dünya karşısında haysiyet sınavıyla karşı karşıya şu anda… Bu sınav ya geçilecek, ya çakılacak!

Peki, çakmamak için ne yapacağız?

Şunu iyice belleyeceğiz; ne uzak ne yakın tarihimizde yüzümüzü kızartacak, bizi dünya halkları önünde mahcup edecek hiçbir olay yoktur.

Hiç eziklik duymadan… Haklı olmanın gurur ve cesaretiyle…

Somut adımlar atacağız.

Otuz beş kırk satın alınmış Fransız Parlamenterin tükürdüğünü yalatacağız…

Üzerinde Fransız etiketi bulunan bir malı, ‘ab-ı hayat olsa’, satın almayacağız… Bedava verseler evimize sokmayacağız.

Kırmızı mumlu davetiye gönderseler, Fransız AVM’SİNE girmeyeceğiz…

Kapısına yöneldiğimizde milli vicdan freni absleşip, kilitlenecek…
Fransız otomobilini bedava verseler almayacağız. Ambulans olarak kapımıza gelse, binmeyeceğiz.

Hiçbir Fransız şirketi ihalemize girmeyecek, giremeyecek.

Hükümet, bu yolda attığı isabetli adımlarda sebat edecek.

Sayın Başbakan’ın açıkladığı yaptırım paketi, Fransa’yı etkileyecek unsurlar taşıyor…

Türkiye, yaptırımları bundan sonraki gelişmelere bağlı olarak kademelendirdi. Bunun için hedefte önce Senato ardından da Franca Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy var.

Kararın Senato’dan geçmesi halinde milyarlarca doları aşan Airbus uçaklarının alınmasına ilişkin karar da askıya alınacak.

Eğer Senato’dan geçen karar Sarkozy tarafından da onaylanırsa, Türkiye, Sarkozy’nin Türk hava sahasını kullanmasını da sınırlandıracak.

Bu gerçekten etkili olabilecek yaptırımlar, Fransa dize gelinceye kadar devam etmeli… Sürdürülebilir olmalı…

İki gün sövüp sayıp, celallenip… Sonra FRANSIZ AVM’lerine seğirtecek, evimizden Fransız markalarını eksik etmeyeceksek…

Hiç boşuna horozlanmayalım…

***

Melih Gökçek’in bir açıklaması hoşuma gitti. Demiş ki;

“Fransa Büyükelçiliği’nin karşısına Cezayir Anıtı dikeceğiz.”

Benzer haysiyetli bir haykırış da Erzurum’dan bekliyorum.

Birileri desin ki; ‘Erzurum Ermeni Mezalimi’ müzesini açıyoruz…’

ABD, FRANSA ve ALAMANYA’DA nice pısırık yüreklere velvele düşecek, göreceksiniz…

Birçok kere dile getirdiğimiz halde umursanmayan bu önerimizin ayrıntıları şu bağlantıyı tıklayarak okuyabilirsiniz:

http://www.vahdetnafizaksu.net/erzyaz.asp?hno=352

***
http://www.vahdetnafizaksu.net/erzyaz.asp?hno=387